8 Ağustos 2015 Cumartesi





Buralarda yokken boş durmadım aslında. Pek çoğunuzun bilmediğini düşündüğüm, kişisel bir blogum var. Bunun dışında insanları isim vermeden eleştirip durduğum, gizli bir twitter hesabım var. Okuduğum kitaplarla ilgili kendimce yorumlar yaptığım, gizli bir blog sayfam daha var fakat onu çok uzun süredir kullanmıyorum. Defterlerim var sonra.
Yani açıkçası, burası haricinde pek çok yere izimi bırakıyorum, parça bölük.
O izlerin ufacık bir kısmını da buraya bırakıyorum şimdi.
Bu blogu yedirmem!

Not: Siluetin sahibi de Valerie.

29 Temmuz 2015 Çarşamba

Buraya bir senedir yazmadığımı fark ettim. Nasıl becerdim lan?
Valerie gitmiş, onu geri getirip blogu baştan yaratacağım.
Biz eskiden güzel ve zevzek insanlardık ama hayat epeyce hırpaladı üçümüzü de. Hırpaladı dememe de bakmayın, bile isteye hırpalandık ve hırpalanıyoruz. Haddinden fazla ciddiyetle doldurduk ruhlarımızı.
Hayallerimiz rengarenkti. Birbirimize güç verir, birbirimizden güç alırdık. Hayalimiz kaldı mı, bilmiyorum. Kalmıştır muhakkak ama renksiz ve soluktur diye düşünüyorum. Hayallerimize çocuksu hevesimizi katık etmeyi unuttuk ne zamandır.
Kıymetli insanlarız aslında.
Gerçekten.
Kibir fışkıran bir cümle oldu sanırım ama umrumda bile değil ne yalan söyleyeyim.
Şu son dört sene içinde hayatımdan geçen yüzlerce insan bana şu ikilinin kattığının kaçta kaçını katabildi ki? Onların anlattığına göre ben de onların hayatında aynı etkiye sahipmişim.
Bence biz gerçekten kıymetliyiz.
Eski zevzekliğimizi özlüyorum. O zevzekliği yakalamak adına hiçbir adım atmamış oluşumuza üzülüyorum. Hüzünlerimizle boğulmayı tercih sebebi yapmanın ne mantığı varmış ki?
Daha da geç olmadan adım atmanın, adımları yarıştırmanın vakti geldi üçümüz için de.

Daha fazla boğulmayalım!

18 Mart 2015 Çarşamba

Günü kurtarmayı geçtim, sadece anı kurtarmak için tanımadığımız insanlar hakkında çok güzel atıp tutuyoruz. İki satır fazla konuşmuş olmak için, uzaktan, bilmediğimiz kalpleri kırıyoruz. Kimseyi eleştirmeyelim demiyorum, ama eleştirdiğimiz şeyin oluştuğu bütün şartları bilmeden eleştirmek hadsizliğe çok yakın bir şey. Bir televizyon programında orada olmayan biri hakkında çokta kötü olmayan yorumlar yapılmıştı. Konuklardan biri "O burada değil" diyerek programı terk etmişti. Bu tarz kimseye kokmam bulaşmam durumundan söz etmiyorum. Karakteri veya belli bir davranışı oluşturan koşullar asla tahmin etmeyeceğimiz gibi olabilir. Konuşsak da pek bir şey anlatmış sayılmıyoruz bazen.

8 Ocak 2015 Perşembe

Yapmak istediğimiz bir sürü şey ve o kadar da az vakit var.Her gün yapmak istemediğimiz onlarca şey yaparak az olan vakti de öldürüyoruz.Duymak istemediğimiz konuşmaları duyuyor, kurmak istemediğimiz cümleler kuruyoruz.Planın da planını yaparak erteleyebildiğimiz kadar erteliyoruz.Kutuların içinde kaldık, ki bazıları süslü bile değil.

10 Haziran 2014 Salı

Neden istediğim gibi yaşamama izin vermiyorsunuz?
Neden herkes eleştirmen olmaya bu denli meraklı?
Neden sadece kendi yaşamınıza bir anlam, veya en azından, bir yön vermeye çabalamıyorsunuz?
Neden doğrulardan bu kadar eminsiniz?
Nasıl mümkün olabiliyor ya, aklım almıyor!
Neden ben de zamanında başkalarının hayatına müdahale ettim?
Koruma içgüdüsüydü belki ama şimdiki aklım olsa "Gitsin ne bok yerse yesin, bu onun hayatı, o şekilde güçlenecek." diyebilirdim.
Neden herkese bu kadar güveniyorum ve aynı zamanda da bu kadar güvensizim?
Neden insanlar sadece karşısındakini suçluyor ve adım atmayı akıl edemiyor?
Neden bu kadar boş beyinlerimiz?
Neden mutlu olmayı beceremiyoruz?
Neden kendimize bile huzur vermeyi beceremiyoruz?
Bencil olmayı bile beceremiyoruz!
Onu bile...

Her şey ne kadar aptalca ya.
Derine inmek istedikçe yüzeyselleşiyorum ve bu gerçekten tüm düşünce sistemimi alt üst ediyor ve hatta duygularımı bile karmakarışık ediyor.
Çok farklı bir şey var aslında. Farklı bir şeyler görmem gerekiyor ama birörnek devam ediyorum yaşamaya.
Nefret ediyorum bundan!

İnsanın mutluyken ölmesi mi, yoksa mutsuzken ölmesi mi daha vahim olan?
İnsan; bomboş, taklitle geçiştirdiği ömrüne mi iç huzuruyla veda eder yoksa farklı yolları takip etmiş bir halde, farklı tecrübeleri tatmış bir vaziyette mi?
Hatta yolunu kendi açtıysa daha bir şahane olmamış mıdır o yaşam?

Höef.

Beynimde daha çok şey var ama boşverelim, bakın bu şarkı çok güzel: http://www.youtube.com/watch?v=vSsg07N-Tjo

25 Şubat 2014 Salı

Günlüğüme yazmıyorum, buraya yazmıyorum. Neden yazmıyorum? Söylenecek bir sürü laf birikti. Nereye saklıyorum bilmiyorum. Havalar açıyor, bozuyor. Bi' açıyor bir bozuyor. Havalardan konuşmak nasıl bir boşluk. Sabah gri, sonra mavi, sonra biraz beyaz, sonra gri ve karanlık. Bunu herkes görebilir, neden bunu konuşalım? Herkesin gördüklerini mi konuşmalı yoksa onlara mı susmalı? 

22 Şubat 2014 Cumartesi

3 Şubat 2014 Pazartesi

Yazıp yazıp silmek.Durup durup yazmamak.Durmadan yazmak istemek.Durdurarak ertelemek.Ertelerken kaçırmak.Uzatmadan.

30 Ocak 2014 Perşembe

Bir defa bir şeye öyle bağlıydım ki ertesi gün onu görmeyeceğimi bilerek gitmiştim gitmem gereken o yere.
Ertesi gün gittim.
Umutsuzdum, mutsuzdum.
Sonra gitmem gereken o yerin kapısına baktım.
Aslında bakmamıştım.
Bir anda onu karşımda görünce mutluluktan ağlamıştım.

Uzun zamandır bağlı değilim hiçbir şeye.
Bağ koptuğunda düşüyorsun çünkü.

13 Ocak 2014 Pazartesi

Huzurun nasıl bir his olduğunu sanırım anlatamayız.Duyduğun kokunun yanında hissedebilirsin, şarkı çalar aylar sonra hissedebilirsin, hızlı yürürken yavaşlarsın hissedersin.Kendi başına bulunmaz, renk ister.Fark etmeden nasıl olduğunu anlattım sanki.Aslında tam da anlatamadım, çünkü bunları kastetmemiştim.Mavi Kuş'u ninni niyetine dinlediğim bir mayıs günü geldi aklıma.Bunun gibiydi huzur.

9 Ocak 2014 Perşembe

Daha bulanık düşünelim diye mi bilmem kaç gündür Ankara'da sis var.Benim bulunduğum yerde biraz daha fazla sanırım.Bazen çok büyüleyici bazen de korkutucu olabiliyor.İki saat önce sisle birlikte çok hafif bir yağış vardı, dışarıda da sadece ben vardım.Sanki bana özelmiş gibi yağmur, mutlu oldum.Islanmayı da hiç sevmem aslında, romantik de bulmam.Romantizm bir sürü saçma şeyden utanılmasın diye uydurulmuş bir kavram bence.Seven varsa eğer romantizmi, sisin içinde ıslanıp, şarkı söylemeyi romantik bulabilir.Bu da romantizm için birisine ihtiyaç duymadığınız anlamına gelir.Belki de lafı çok iyi çevirdiğiniz.

4 Ocak 2014 Cumartesi

3 Ocak 2014 Cuma

28 Aralık 2013 Cumartesi

27 Aralık 2013 Cuma

Rasyonellik mutsuz olmayı engelliyor ama mutluluğa kapı açtığı da yok diyeceğim o ki.
Hayat romantikken güzeldi.

16 Aralık 2013 Pazartesi

Kimse kimsenin acısına saygı duymuyor.İnsanlar arasındaki gördüğüm bence en büyük problem bu.Üstüne uzun uzun konuşulacak ve hatta yazılacak kadar önemli.Gribim sebebiyle şimdilik bu kadar yazmak istiyorum.Daha fazlasını istesem de burnum buna izin vermez.

7 Aralık 2013 Cumartesi

Ayşe burayı da doğru düzgün kullansaydık çok güzel olurdu aslında.Umut vardı bizde bir zamanlar, gelecek gelmemişti ve zaman daha yavaştı.Yavaş yavaş olurdu, tembeldik, olmadı.

5 Aralık 2013 Perşembe

Ulan hakikaten Ece ya. Uzun zamandır defterime bir şeyler karalamıyorum. Teknolojinin gözü kör olsun, hep blog hep blog be.
Yarama tuz bastın.